Allah–u Teala şöyle buyurdu:"Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onun maiyetinde bulunanlar, küffara karşı çetindirler. Kendi aralarında da merhametlidirler. Onları rükû edici ve secde edici olarak görürsün. Onlar daima Allah'tan fazl–ü kerem ve rıza isterler. Secde izinden meydana gelen nişanları yüzlerindedir."İşte, onların Tevrat'taki vasıfları budur.İncil'deki vasıfları da şöyledir:Onlar, filizini yarıp çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sapları üzerine doğrulup kalkmış bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Ta ki, bunlarla kâfirler öfkelensin. İçlerinden iman edip iyi amel ve hareketlerde bulunanlara Allah hem mağfiret, hem de büyük mükâfat vaadetmiştir. (48/29)Üstte meal olarak anlatılan ayet–i kerimede, Sübhan Allah, hayrü'l–beşer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin ashabını medhetti. Ona ve diğerlerine salât ve selâm olsun. Yani onların bazısının bazısına olan tam merhametlerinden ötürü, ki onlar, bu merhamet üzerine bulunmaktadırlar.–Rahiym lâfzı, ayet–i kerimede geçen:–"Ruhema..." lâfzının cem sığasından tekidir ki, merhametle mubalağayı tazammun etmektedir.Aynı zamanda sıfat–ı müşebbehedir. Sıfat–ı müşebbehe dahi, istismrara delalet etmektedir. Bu da, onların merhametlerinin devamlı oluşuna işarettir. Onların bu merhamet durumu, Resulullah sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin hayatında iken ne ise, irtihalinden sonra da aynı olmuş, hiçbir değişme olmamıştır. Her ne şey ki, onların, bazısından bazısına karşı olan merhamete münafidir; kendilerinden atılmıştır. Böyle olması gereklidir, hem de daima.. Bazısının bazısına olan buğuz, kin, hased, düşmanlık ihtimali onlardan atılmıştır. Hem de her zaman için...Ashab–ı kiramın bütünü ki, bu beğenilen sıfatlarla muttasıf olmuşlardır; nitekim:"Ellezine" (onlar) lâfzı, umumi ve istiğrak sıgası ile gelmektedir. Bu durumda, ashabın büyükleri için ne diyelim? Zira, bu sıfatlar, onlarda daha tamam ve daha kemallidir. Hem de fazlası ile... Bu manadan olarak, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle buyurdu:"Ümmetime ümmetimin en merhametlisi, Ebu Bekir'dir."Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Hazret–i Faruk şanında ise şöyle buyurdu:"Benden sonra, peygamber gelecek olsaydı; Ömer olurdu." Yani nübüvvetin levazimi ve kemalâtı, bütünüyle Hazret–i Ömer'de vardır. Lâkin, Hatemü'r–resül Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz nübüvvet makamı kapandığı için; bu makam devleti ile müşerref olmamıştır.Nubuvvet levazimi arasında, halka tam rahmet ve şefkat vardır. Sonra, o rezil hallerdir ki, şefkata ve merhamete münafı olup kin, hased, buğz, düşmanlık gibi kötü huylardan sayılır; Hayrü'l beşer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin sohbeti ile şerefyab olanlarda nasıl tasavvur edilir? Zira onlar, ümmetlerin hayırlısı olan bu ümmetin en faziletlileridir. Bütün dinleri nesheden bu din ehlinin en önde olanlarıdır.Onların asırları, asırların hayırlısıdır. Onların sahibi dahi, resullerin ve nebilerin en faziletlisidir. Anlatılan düşük sıfatlar, bu ümmetin en küçüğüne dahi, ardır. Şayet onlar, bu düşük sıfatlarla mevsuf olsalardı; bu ümmetin en faziletlileri olmak şerefine nasıl nail olurlardı? Ne yüzle bu ümmet, ümmetlerin hayırlısı olacak ve imanda ileri olmanın ve mal harcamakta, nefsi vermekte er davramının ne meziyeti olacaktır? Fazilet nedir?Sonra, hayırlı asır olmasına ne tesiri olacaktır? Hayrü'l–beşer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz sohbet faziletine ne eser terettüb edecektir?O kimseler ki, ümetin evliyası ile sohbette bulunmaktadırlar; bu sebeple de, anlatılan bu rezil huylardan kurtulurlar; bu durumda o cemaatta bu kötü huyların bulunması nasıl tevehhüm edilir? Halbuki onlar, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimzin sohbetinde ömür tüketmişlerdir. Onun dnini teyid, şeriatına yardım ve kelimesini ilha için mal ve can harcamışlardır.Meğer ki böyle bir tevehhüm, hayrü'l–beşer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin azameti ve şerefi gözden düşe ve tevehhüm edile ki, onun sohbeti, bu ümmetin bir velisinin sohbetinden daha noksandır! Böyle bir şeyden Allah'a sığınırız.Mukarrer olan durum şu ki; Ümmet velilerden hiçbiri, o ümmetin sahabelerinden bir sahabenin mertebesine ulaşamaz; peygamberlerinin mertebesi şöyle dursun...Bu manada Şeyh Şibli şöyle dedi:–Ashabı tazim etmeyen, Allah'ın Resulüne iman etmiş olmaz.İnsanlardan bazıları sanırlar ki:Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin ashabı iki fırkaya ayrılmıştır. Onlardan bir fıkranın Hazret–i Ali ile muvafakati vardır; diğer fırkanın dahi, onunla muhalefeti vardır.Bu iki fırkadan her birinde ise, diğerine karşı düşmanlık, buğuz, kin vardır. Onlardan bazısı dahi, iki yüzlü olarak, bazı çıkarları düşünerek bu sıfatlarını gizlemiştir.Yine sanmışlardır ki, bu rezil huylar ve onlarda bulunan diğer kötülükler, birinci asra kadar uzanmıştır.Anlatılan tevehhüm sebebi ile, Hazret–i Ali Radıyalalahu Anh'in muhaliflerini şerli anlatırlar ve onlara yakışmayan isnadları yaparlar.İsnaf edilmesi gerek...Anlatılan mana takdirine göre her iki fırka da taana uğratılmaktadır. Düşük sıfatlarla muttasıf bulunmaktadır. Bu ümmetin en faziletlileri, bu ümmetin en şerlileri durumuna düşürülmektedir; hatta bütün ümmetlerin en şerlileri!.. O ümmetin hayırlı oluşu, şerli olmaya geçmektedir!..Hangi insafla, Hazret–i Ebu Bekir Radıyallahu Anh ve Hazret–i Ömer radıyallahu Anh anlatılan tevehhümle kötü olarak anılmaktadır? Din ulularına münasip düşmeyen işler isnad edilmektedir!..Hazret–i Ebu bekir radıyallahu Anh bu ümmetin en müttakisidir. Hem de, Kur'an'ın kat'i hükmü ile.. Müfessirlerden İbn–i Abbas ve diğerleri birleştiler ki:"Halbuki en müttaki, Allah katında temizlik bulmak için verendir ve ondan (ateşten) uzaklaştırılacaktır." (92/17–18) mealine gelen ayet–i kerimeler, Hazret–i Ebu Bekir şanında nâzil olmuştur. Burada:"Ey müttaki..." Hazret–i Ebu Bekir'dir. Allah ondan razı olsun.Allah–u Teala ki, bir şahıs hakkında:"En müttaki" buyurur. Yani ümmetlerin hayırlısı olan bu ümmetin en müttakisi... Şimdi düşünmek gerek: Onu tekfir etmek, fıska vardırmak, dalâlette saymak şenaat yolunda hangi hadde ulaşır!..İmam fahreddin–i Razi, üstte anlatılan ayet–i kerimeyi delil tutarak, Hazret–i Ebu Bekir'in en faziletli olduğunu çıkardı. Allah ondan razı olsun. Çünkü:"En keremliniz, en müttaki olanınızdır." (4–/13) mealine gelen ayet–i kerimeye hükmüne göre, yüce Hakk katında bu ümmetin en keremlisi olma şerefi nass–ı lâhik hükmüne göre, yine hazret–i Sıddık'ın olan. Allah ondan razı olsun.Eime–i selefin isbat ettiklerinne göre, ki bunlardan biri de, İmam–i şafii'dir; Hazret–i Ebu Bekir ve Hazret–i Ömer'in daha faziletli oldukları üzerine sahabenin ve tabiinin icami vardır. Allah onlardan razı olsun.Hazret–i Ali dahi, her ikisinin daha faziletli oldukları üzerine hükmetmiştir. Allah onlardan razı olsun.Muhaddislerin en büyüklerinden olan Zehebi şöyle anlattı:–Bu manayı, Hazret–i Ali Radıyallahu Anh'dan seksen küsür kimse rivayet etti.Şia'nın en büyüklerinden olan Abdurrezzak dahi, üstte anlatılan rivayet dolayısı ile Hazret–i Ebu Bekir'in ve Hazret–i Ömer'in daha faziletli olduklarına hükmetti. Allah onlardan razı olsun. Şöyle dedi:–Hazret–i Ali'nin, Hazret–i Ebu Bekir'in ve Hazret–i Ömer'in kendi nefsi üzerine daha faziletti tuttuğu için, her ikisini de daha faziletli buluyorum. Yoksa, onları daha faziletli saymazdım. Benim için vebal olur ki, onu seveyim, sonra ona muhalif durayım.Mana yukarıda anlatıldığı gibi olunca; ümmetlerin hayırlısı olan bu ümmetin en faziletlilerini, hem de Kur'an, hadis, icma ve Hazret–i Ali Radıyallahu Anh'in itirafı ile noksan bilmek, onları tahkir etmek hangi insaf ölçüsünden, hangi diyanetten, zımnında bulunan hangi hayırdan dolayıdır!Eğer bir kimseye sövmekte hayır ve ibadet bulunsaydı, Ebu Cehil'e ve Ebu Leheb'e sövmekte olurdu. Ki bunlar matrud ve mel'undurlar. Hem de Kur'an'ın kar'i hükmü ile... Hem de, onun zımnınde çok hasenat hasıl olurdu...Kesilmeyi ve kötülüğü tazammun eden sövmenin hayırlı oluşu nerededir? Bilhassa, layık ve müstahak olmayan bir şahıs hakkında olursa. Bir şeyi, kendi yerine bırakmamak zulümdür. Bir şeyle diğer şey arasında fark vardır. Bir mevzi ile diğer mevzi arasında değişiklik vardır. Bir zulüm ile diğer zulüm arasında yine tam bir açıklık vardır.
Not: Bu yazı İmam–i Rabbanî, Mektubat–ı Rabbanî, Hikmet Neşriyat , cilt 3 sh. 244 de 436. mektuptur. Bu mektubu İmam–i Rabbanı Hazretleri , Molla Muhammed Murad Keşmiri'ye yazmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder